COP26 gezegenin geleceği için neden bu kadar önemli?
İster gazetelerde ister sosyal medya akışlarımızda olsun, COP26 şu sıralar herkesin dilinde gibi görünüyor. Ancak, önümüzdeki on yıllar boyunca beslenme, çalışma, seyahat etme ve evlerimizi ısıtma şeklimizi etkileyecek kararların alınacağı bu zirveye kimler katılıyor ve neden günümüzün en kritik küresel zirvelerinden biri olarak nitelendiriliyor?
2021 Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Konferansı 31 Ekim-12 Kasım tarihleri arasında Glasgow’da düzenleniyor. Bu yıl 26 ‘ncısı düzenlenen Taraflar Konferansı’nda (COP26) ülkeler iklim değişikliğini görüşmek üzere bir araya gelecek.
BM Genel Sekreteri Antonio Guterres’in dünyanın bir ‘iklim felaketi’ ile karşı karşıya olduğunu belirtmesiyle birlikte COP26 için sahne tam anlamıyla hazırlandı. 120 dünya lideri ile iş dünyası ve kar amacı gütmeyen kuruluşlardan binlerce üst düzey delegenin katılacağı bu toplantı, yaklaşmakta olan iklim krizini önleyecek yeni bir yeşil gündemin belirlenebileceği umudunu veriyor.
BM Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli, küresel ısınmayı ‘insanlık için kırmızı kod’ olarak ilan eden bir rapor yayınladığında uyarı keskindi. COP26’ya doğru geri sayım sürerken yayınlanan diğer çarpıcı raporların ardından, küresel liderler kritik görüşmeler için bir araya gelirken dünyanın gözü Glasgow’a çevrildi.
Bunun önemini anlamak için COP21’i (Paris, 2015) hatırlamakta fayda var. Burada 196 ülke, küresel ısınmayı (sanayi öncesi seviyelere kıyasla 1,5 derece ile) sınırlandırmak için birlikte çalışmayı; değişen iklimin etkilerine uyum sağlamayı ve bu değişiklikleri gerçekleştirmek için mali yatırım yapmayı kabul etti.
Paris Anlaşması ile ülkeler sera gazı emisyonlarını azaltma taahhüdünde bulunmuş ve her beş yılda bir güncellenmiş bir azaltma hedefi sunmuşlardır. Paris taahhütlerinin küresel ısınmayı 1.5 derece ile sınırlandırmakta yetersiz kalacağı öngörülürken – mevcut emisyon seviyelerinin sıcaklıkları 2.7 derece arttırarak dünyanın en savunmasız topluluklarından bazılarında yıkıma yol açması bekleniyor – COP26’da her ülke tarafından yeni hedeflerin açıklanması muhtemeldir.
COP26’nın temel hedeflerinden biri, 2050 yılına kadar küresel net sıfır emisyonu güvence altına almaktır; bu da sıcaklık artışlarını önemli ölçüde yavaşlatacaktır. Önümüzdeki on yılın belirleyici olacağı düşünülüyor ve ülkelerin 2030 yılına kadar kömür yakmayı nasıl durduracaklarını, yenilenebilir enerjilere nasıl yatırım yapacaklarını, ormansızlaşmayı nasıl azaltacaklarını ve elektrikli araç kullanımına nasıl geçeceklerini gösteren iddialı emisyon azaltma hedeflerini açıklamaları isteniyor. Emisyonlar azaltılsa bile iklim değişikliği devam ettiğinden, yıkıcı etkilerin planlanması ve hafifletilmesi gerekmektedir. COP26, en çok etkilenenlerin hazırlanabilmesi için ülkelerin birlikte çalışması için bir çerçeve sağlayacaktır.
Anlaşmanın yürürlüğe girmesi tek başına net sıfıra ulaşılmasını sağlamayacaktır. Hükümetler, işletmeler ve toplum; çalışma, seyahat etme, evlerimizi ve işyerlerimizi ısıtma ve yemek yeme şeklimizi değiştirmek için işbirliği yapmalıdır. Sürdürülebilir akuakültürün kilit bir rol oynayacağı düşünülmektedir. Sürdürülebilir şekilde yetiştirilen somon balığı gibi mavi gıdaların karbon ayak izi, karada yetiştirilen hayvansal proteinlerden çok daha düşüktür. Gerçekten de Mowi somonu gezegendeki en sürdürülebilir hayvansal protein kaynağıdır. Bu gibi daha sağlıklı gıdalar ile meyve ve sebzelerin tüketilmesine yönelik bir beslenme değişikliği, hem insanlar hem de gezegen için iyi bir kazan-kazan yöntemidir.
Mowi, BM’nin Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri ile uyumlu olan Mavi Devrim’e öncülük etmekten gurur duymaktadır. COP26’nın yeşil – ve mavi – gündemi belirleme vaadiyle, Sürdürülebilirlik ve Teknik Müdürümüz Catarina Martins ve ekibi, Catarina’nın COP26 Okyanus Eylem Günü ve BM Küresel İlkeler Sözleşmesi – Mavi Gıda etkinliklerinde konuşma yapacağı Glasgow’da hazır bulunacak.